Sağlık.. Sağlığın önemini ve her daim aklımıza gelmesini tetiklediğim kitabımda da belirttiğim gibi "Bugün bir şeyin olmayabilir ama yarın da bir şeyin olmamasına nasıl inanabiliriz ki..
Görüyorum. Orda, burda , şurda, yanımda, onun yanında, uzaktan seslenerek.. yada bunlara eş değer biçimde. Hayatımızı sürdürebiliceğimiz ve en önemli başlıca sorun olan sigortasızlığa değdirmek istiyorum biraz. Bakakalıyorum ki şöyle lafları halen duymaya devam ediyorum yıllarımı alsalar bile; "Yok yahu turp gibiyim ne hastalığıymış. Hem benim sigortayı düşünecek halim mi var şimdi. Çalışıyorum güzel parada alıyorum ama sigorta yok olabilir elbet. Hastalanırsam giderim doktora o kadar yani. Sen neden herhangi bir işe girmiyorsun ki artık. Ne zaman oldu askerden geleli. Neyi bekliyorsun ki. Bak şuna kaç yıldır çalışıyor ve hiç hasta bile olmadı. Sen neden bu kadar kendini kasıyorsun ki.. Şimdilik böyle devam edicem ben bıdı bıdı bıdı.." Ve bunlarla benzeşen onlarca laf..
Nasıl bunlara bakıpta kanabiliyoruz ki bu düşüncelere.. Her daim şaşkınlık içerisine girip düğümleniyorum. Tamam bugün sağlık durumların güllük gülüstanlık olabilir. Ye, iç, tüttür, kus, bir daha ye, iç, tüttür, yat, kalk.. Ama elbet biliyorsun ki bir yerde patlak vericeğini. Bünyeni ve daha çok yol katetmek için bedenlerimizi itinalı düşünmemiz gerek değilmidir.. Tv, gazete, internet yoluyla görüyoruz bilimum haber ve yazıları. Çok küçük yaşlardaki çocuklar bile hep kaka kadın olan "Aliye Rona" gibi rolünü çok iyi oynayan kaka hastalıklara yakalanabiliyorlar. Hiç kimse bilemezken yarın için bedenlerimize ne olucağını.. daha çok düşünmek ve hasta olmasakta bir check-up'tan geçmek lazım olduğunu düşünmekteyim ki bu durumun ne denli önemli olduğunu bilsekte komple kendimize inandırmamız gerektiğini daha çok üstüne düşmemizi sağlamaya çalışan küçük lakırdılar eşliğinde başlamak istediğimi farkettim yazıya.
Planlı bir yaşamı ve gidişatı destekleyen bir varlık olaraktan size hayatım boyunca en fazla dinlediğim ve dinleyeceğim albümler serisinden cımbızla çekip aldığım bir albüm ve sahiplerinden bahsetmek istiyorum birazda..
Bir toplama albümde karşıma çıkan bu topluluk sahiplerinin 1979 yılında seçtikleri isim "Artery" olmuş. Toplama albümleri es geçen insanlara, çok güzel açılıcak olan kapılarıda yüzlerine kapattıkları gerçeğini ilk kez de olsa vurgulamak istiyorum. Toplama albümler önemlidir.. Bir sürü grup, müzisyen, projenin toplandığı bu albümlerle açılan kapıları benimseyip araştırma girişimi bulunduğunuzda onlarca daha kapıyla karşılaşıp hayatınızıda güzelleştiricek o anları yakalamanın en önemli başlıca sebepledir.. Hiç toplama albüm edinmeyen yada ilgilenmeyen insanlarında "Bu saatten sonra başlasak kaç yazar ki, ben öğreneceğim kadar grup öğrenmişim, ne gerek var daha çok kapıya" gibi nağmeleri savurucaklarada gülümseyip yola devam etmeli diyorum..
Farkediyorsunuzdur ki insanlara çok takıntılı gibi göründüğümü.. Nasıl da "Her şeyin başı para" diyorsak, unutmayalım ki her şeyin de başı insan..
Bizi kahreden, yerlerde süründüren, gözyaşlarına boğan, kahkahalar attıran, samimiyetiyle bizi hayata bağlayan, sırtımızı sıvazlayan, sırtımızdan vuran, vuruyormuş gibi yapıp öpücüklere boğan, karşına alıp "kimsin lan sen" diyen, elimizi tutan, elimize vuran, kucağımıza atlarken başka kucaklarda dolaşan, alışveriş yaparken sahte davranışlar sergileyip bize oyunlar oynayan, şu an olduğu gibi "ne diyor bu ya" dedirtten ve nicesini yapanlarında hep insan olduğunu tekrardan gözden geçirip bu "Artery" adında ki insan topluluğuna devam edelim diyorum ki yazının bir sonu olsun değil mi..
Tekrar diyeceğim gibi 1979 yılında İngiltere'nin "Sheffield" tarafında kendileri gibi dünyalılara bir şeyler anlatıp ses çıkartmak isteyen bu güzide insan topluluğu 6 yıl birbirlerine ve önlerine çıkan sorunları çözebilmek adına bağlı kalmış, sonrada sulara gömülmüştür.. 1'i Live olmak üzere 1985 yılına kadar 4 albüm basan bu 4'lüyü, daha sonrası sevenlerince tekrar su üstüne çıkarılmak adına 2 yıl öncesi yapılan 2 Compilation albümle adlarından söz ettirmek istenmiştir ki umulmadık ve hayale dönüşen şeylerin gerçekleşmesi sağlanmıştır..
Oysa ki "Artery" sulara gömülüp boğulmamış, bir denizaltında 22 senedir yaşadıklarını insanlara tespit ettirmek manasında su yüzüne çıkmıştır.. Geçen sene yani 2007 yılında "Pulp" solisti "Jarvis Cocker" kışkırtmasıyla Haziran ayında yapılan 'Meltdown' festivalinde orjinal kadroyla seneler sonra dinleyenlerinin ve dinlemeye yeni başlıyıcak olanlarının karşınısa çıkmıştır! Hem de ordan bulunan şanlı kitleye verdikleri konserin kayıtlarının bulunduğu Live albümü geçen haftalarda patlatarak.
Geçtiğimiz 2 sene, eski grupların tekrardan birleşmesine ciddi anlamda büyük katkı sağlamış, tarihe ve binlerce insannın hafızasınada "önemli yıllar" olarak kazınmasına güzel bir sebebiyet vermiştir.. Onca şeyi yazdım ama "hangi müzik türlerini öne savurup insanların kulaklarını sevindirir ki bunlar" kısmına değinemediğimin farkında olup düşüncelerimi sarfetmek istiyorum.
Post Punk.. Ama bu "Artery"nin anlatmak istediği sounda çok kaba olucağını düşünmekteyim. Saf bir "Post Punk" soundunun çok dışında olduğunu "Post Punk" sever ve takipçilerinin farkına varıcağını düşündüğüm için tarzın yabancılarınıda düşünüp bir şeyler attırmak istiyorum kendimden.. "Synth Pop" tadının pek hakim olmadığı ama "Synth" olayının bütün şarkılarda desteklediği klavye'sel dönüşlerin müziklerine büyük katkısı var. Ve daha pek çok şeyin var olduğu kayıtların bazılarına kısa kısa ele almak istiyorum..
Albüm "Into The Garden" ile başlıyor ki bu kayıt hem albümün ismi hem de benim "Artery" müziğiyle tanıştığım ve "Post Punk" tabanlı grupların yaptığı kayıtların içine attığımızda çok büyük bir kaktüs görevini yine büyük olan iğneleriyle gösterdiğine şahit oluyorum.. "Post Punk" tarihinde ki kült şarkılar statüsüne uygun gördüğüm bu önemli kayıt ve albümde ki diğer kayıtlar hakkında uzun uzun yazmak ve ele almak isterdim ama herkesin okuyucağını çok da sanmayıp özetlere dökmek düşüncelerinde olduğumdan devam ediyorum..
"Into The Garden" çalarken oluşan pamuk iplikli "Post Punk" kasveti sonrası tek vuruşluk gitarı devralan Bass yürüyüşlerinin klavye ile atıştığı bir diğer kült "Artery" şarkısı olan "Afterwards (original 7-inch version)" yer alıyor.. "Post Punk" tarihinin çok da önemli gruplarının içinde neden yer almadıklarına pek anlam veremeyip şaşakalmanızın ardındayken pat diye biten "Afterwards" ardından 3. kayıt "Potential Silence" giriyor ki kişisel favorilerimden olan bu kayıtla ne denli farklı bir grup olduklarını hemen de belli ettirmek istiyor Tracklisti hazırlayanlar.. e malum bir koleksiyon albümü bu ele aldığım albüm.
4. kayıt ile devam ediyoruz.. Bir önceki "Potential Silence" benzeri olan bu kayıtta bir diğer favorim. İsmi ise "Turtle". Beşinci kayıt için seçtikleri "Africa", isminden de anlaşılacağı üzere bir gönderme.. bir selam ediş.. bir saygı duruşu. Kabile tadındaki vokalleri ve yerel tadlı enstruman introsuyla "Artery" yine ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi olarak özellikle klavye kullanımıylada alttan alta bizi tetikliyor. Müzikhal stilli klavye tadıyla "Being There" yine "Post Punk" etiketinin altında ne kadar da zengin olduklarını resmediyor..
İlerleyen dadikalarda karşımıza çıkan favori kayıtlarımdan "Perhaps" ise "Indie Pop" ve "Synth Pop" alemine göz kırpıyor ki hemen ardında koşan "The Butcher's Shop"ta aynı alemi selam ediyor bir nevi.. Yine bir kabare görevi gören 11. kayıt "One Afternoon In A Hot Air Baloon" sonrasında tekrardan kabilevari bir havaya bürünüyor albümün gidişatı ve "The Slide" olduğunu farkediyoruz bu şarkının isminin.
"Ian Curtis" gırtlaklı ve "Joy Division" tadlı klavye tonunun üstündeyken kısa kısada olsa beni 80'lerde çıkan yerli Dram filmlerinin fon müzikleri konuk ediyor.. Bayılıyorum bu anlara! Hala içimde büyükçe dahada yer edinen 80 yapımı yerli Dram film müziklerini taşıyorum.. Keşke hepsinin kim yaptığını bulabilsem, kayıtlara ulaşabilsem, dinlesem.. dinlesem.. hiç susmasa kulağımda dönen ve beynimin işgal etmesini rızaladığım bu sesler.. Düşünüyorumda ara ara araştırdım ve bulmakta büyük güçlük çektiğimi bu müzikleri.. net aleminde, ona, buna sorarken kendimi bulduğumu hatırlayıp.. yine elimin TRT 2'nin gündüz kuşaklı "Nuri Bilge Ceylan" stili kasvet kokan görüntülü filmlerine uzandığımı.. Ve onlarca söylenicek şey varken bu konuya bahsettiğim şarkının isminin "Louise" olduğunuda söylemek ve dikkat etmenizi önericeğimi bildiğimin farkındalığında olup buraya yazarken buluyorum..
Albüm geneli ilk defa üflemeli enstrumanları duyduğum ve az önce bir yukarıda bahsettiğim Dram öğelerinin kullanıldığı Klavye tonajlarını tekrardan duymak beni dahada koltuğun ve müziğin içine gömülmemi istermişcesine sürüyor ve salıyorum kendimi.. Herşeye ve herkese.. "The Alabama Song" bunun ismi. Ve albümün son kalan 3 şarkısından sıradaki olan "A Song For Lena" ile az önceki sözünü tutuyor ve bozmuyor ruh halinizi.. Klasik gitarın enfes kullanıldığı bu kayıtta ağlak "Post Punk" temalı ses tellerini duyabiliyor ve öne çıkmak istemiyormuşcasına bir kayıt dinlediğimizide farkettiriyor bizlere..
Albümün açılış kaydı olan "Into The Garden"ı duyuyoruz sondan bir önce olarak ama nedense anlam veremediğim ve bilgimin olmadığı bir durumla karşılıyorum. Bu şarkı "Into The Garden"ın bir farklı versiyonu hatta az gitarlı ve bazı yerlerde de Piano tadlı hali diyebiliriz.. Ama bu farklı hali için verdikleri ismin ise "The Death Of Peter X" olduğunu görüyoruz. İlginç. Şarkı elbette ki çok hoş. Son şarkı için seçilen kayıtta akustik gitar introlu ve devamlı olucak bu durumun albümün 2. kaydı olan "Afterwards"ün Remix hali seçildiğini görüp albümün bittiğini de görüyoruz şarkı bitiminde..
Bu denli detay sonrasında benden çıkıcak tek kelimelik durum ise benim için kült bir albüm olduğudur.. İlk etapta o denli çarpma etkisi yapmıycak olsada bazılarımızı tekrarları yönetmemiz lazım olduğunu basa basa ekliyorum..
"Post Punk".. Özgüvenimi yerine getiren, bana dayanma gücünü sağlayan, hayata devam ettirmemi itekleyen yegane başlıca unsur. Herkese iyi keşif ve onlarca kapı açılımları sağlaması dileğiyle.. devamlılıklar..
Görüyorum. Orda, burda , şurda, yanımda, onun yanında, uzaktan seslenerek.. yada bunlara eş değer biçimde. Hayatımızı sürdürebiliceğimiz ve en önemli başlıca sorun olan sigortasızlığa değdirmek istiyorum biraz. Bakakalıyorum ki şöyle lafları halen duymaya devam ediyorum yıllarımı alsalar bile; "Yok yahu turp gibiyim ne hastalığıymış. Hem benim sigortayı düşünecek halim mi var şimdi. Çalışıyorum güzel parada alıyorum ama sigorta yok olabilir elbet. Hastalanırsam giderim doktora o kadar yani. Sen neden herhangi bir işe girmiyorsun ki artık. Ne zaman oldu askerden geleli. Neyi bekliyorsun ki. Bak şuna kaç yıldır çalışıyor ve hiç hasta bile olmadı. Sen neden bu kadar kendini kasıyorsun ki.. Şimdilik böyle devam edicem ben bıdı bıdı bıdı.." Ve bunlarla benzeşen onlarca laf..
Nasıl bunlara bakıpta kanabiliyoruz ki bu düşüncelere.. Her daim şaşkınlık içerisine girip düğümleniyorum. Tamam bugün sağlık durumların güllük gülüstanlık olabilir. Ye, iç, tüttür, kus, bir daha ye, iç, tüttür, yat, kalk.. Ama elbet biliyorsun ki bir yerde patlak vericeğini. Bünyeni ve daha çok yol katetmek için bedenlerimizi itinalı düşünmemiz gerek değilmidir.. Tv, gazete, internet yoluyla görüyoruz bilimum haber ve yazıları. Çok küçük yaşlardaki çocuklar bile hep kaka kadın olan "Aliye Rona" gibi rolünü çok iyi oynayan kaka hastalıklara yakalanabiliyorlar. Hiç kimse bilemezken yarın için bedenlerimize ne olucağını.. daha çok düşünmek ve hasta olmasakta bir check-up'tan geçmek lazım olduğunu düşünmekteyim ki bu durumun ne denli önemli olduğunu bilsekte komple kendimize inandırmamız gerektiğini daha çok üstüne düşmemizi sağlamaya çalışan küçük lakırdılar eşliğinde başlamak istediğimi farkettim yazıya.
Planlı bir yaşamı ve gidişatı destekleyen bir varlık olaraktan size hayatım boyunca en fazla dinlediğim ve dinleyeceğim albümler serisinden cımbızla çekip aldığım bir albüm ve sahiplerinden bahsetmek istiyorum birazda..
Bir toplama albümde karşıma çıkan bu topluluk sahiplerinin 1979 yılında seçtikleri isim "Artery" olmuş. Toplama albümleri es geçen insanlara, çok güzel açılıcak olan kapılarıda yüzlerine kapattıkları gerçeğini ilk kez de olsa vurgulamak istiyorum. Toplama albümler önemlidir.. Bir sürü grup, müzisyen, projenin toplandığı bu albümlerle açılan kapıları benimseyip araştırma girişimi bulunduğunuzda onlarca daha kapıyla karşılaşıp hayatınızıda güzelleştiricek o anları yakalamanın en önemli başlıca sebepledir.. Hiç toplama albüm edinmeyen yada ilgilenmeyen insanlarında "Bu saatten sonra başlasak kaç yazar ki, ben öğreneceğim kadar grup öğrenmişim, ne gerek var daha çok kapıya" gibi nağmeleri savurucaklarada gülümseyip yola devam etmeli diyorum..
Farkediyorsunuzdur ki insanlara çok takıntılı gibi göründüğümü.. Nasıl da "Her şeyin başı para" diyorsak, unutmayalım ki her şeyin de başı insan..
Bizi kahreden, yerlerde süründüren, gözyaşlarına boğan, kahkahalar attıran, samimiyetiyle bizi hayata bağlayan, sırtımızı sıvazlayan, sırtımızdan vuran, vuruyormuş gibi yapıp öpücüklere boğan, karşına alıp "kimsin lan sen" diyen, elimizi tutan, elimize vuran, kucağımıza atlarken başka kucaklarda dolaşan, alışveriş yaparken sahte davranışlar sergileyip bize oyunlar oynayan, şu an olduğu gibi "ne diyor bu ya" dedirtten ve nicesini yapanlarında hep insan olduğunu tekrardan gözden geçirip bu "Artery" adında ki insan topluluğuna devam edelim diyorum ki yazının bir sonu olsun değil mi..
Tekrar diyeceğim gibi 1979 yılında İngiltere'nin "Sheffield" tarafında kendileri gibi dünyalılara bir şeyler anlatıp ses çıkartmak isteyen bu güzide insan topluluğu 6 yıl birbirlerine ve önlerine çıkan sorunları çözebilmek adına bağlı kalmış, sonrada sulara gömülmüştür.. 1'i Live olmak üzere 1985 yılına kadar 4 albüm basan bu 4'lüyü, daha sonrası sevenlerince tekrar su üstüne çıkarılmak adına 2 yıl öncesi yapılan 2 Compilation albümle adlarından söz ettirmek istenmiştir ki umulmadık ve hayale dönüşen şeylerin gerçekleşmesi sağlanmıştır..
Oysa ki "Artery" sulara gömülüp boğulmamış, bir denizaltında 22 senedir yaşadıklarını insanlara tespit ettirmek manasında su yüzüne çıkmıştır.. Geçen sene yani 2007 yılında "Pulp" solisti "Jarvis Cocker" kışkırtmasıyla Haziran ayında yapılan 'Meltdown' festivalinde orjinal kadroyla seneler sonra dinleyenlerinin ve dinlemeye yeni başlıyıcak olanlarının karşınısa çıkmıştır! Hem de ordan bulunan şanlı kitleye verdikleri konserin kayıtlarının bulunduğu Live albümü geçen haftalarda patlatarak.
Geçtiğimiz 2 sene, eski grupların tekrardan birleşmesine ciddi anlamda büyük katkı sağlamış, tarihe ve binlerce insannın hafızasınada "önemli yıllar" olarak kazınmasına güzel bir sebebiyet vermiştir.. Onca şeyi yazdım ama "hangi müzik türlerini öne savurup insanların kulaklarını sevindirir ki bunlar" kısmına değinemediğimin farkında olup düşüncelerimi sarfetmek istiyorum.
Post Punk.. Ama bu "Artery"nin anlatmak istediği sounda çok kaba olucağını düşünmekteyim. Saf bir "Post Punk" soundunun çok dışında olduğunu "Post Punk" sever ve takipçilerinin farkına varıcağını düşündüğüm için tarzın yabancılarınıda düşünüp bir şeyler attırmak istiyorum kendimden.. "Synth Pop" tadının pek hakim olmadığı ama "Synth" olayının bütün şarkılarda desteklediği klavye'sel dönüşlerin müziklerine büyük katkısı var. Ve daha pek çok şeyin var olduğu kayıtların bazılarına kısa kısa ele almak istiyorum..
Albüm "Into The Garden" ile başlıyor ki bu kayıt hem albümün ismi hem de benim "Artery" müziğiyle tanıştığım ve "Post Punk" tabanlı grupların yaptığı kayıtların içine attığımızda çok büyük bir kaktüs görevini yine büyük olan iğneleriyle gösterdiğine şahit oluyorum.. "Post Punk" tarihinde ki kült şarkılar statüsüne uygun gördüğüm bu önemli kayıt ve albümde ki diğer kayıtlar hakkında uzun uzun yazmak ve ele almak isterdim ama herkesin okuyucağını çok da sanmayıp özetlere dökmek düşüncelerinde olduğumdan devam ediyorum..
"Into The Garden" çalarken oluşan pamuk iplikli "Post Punk" kasveti sonrası tek vuruşluk gitarı devralan Bass yürüyüşlerinin klavye ile atıştığı bir diğer kült "Artery" şarkısı olan "Afterwards (original 7-inch version)" yer alıyor.. "Post Punk" tarihinin çok da önemli gruplarının içinde neden yer almadıklarına pek anlam veremeyip şaşakalmanızın ardındayken pat diye biten "Afterwards" ardından 3. kayıt "Potential Silence" giriyor ki kişisel favorilerimden olan bu kayıtla ne denli farklı bir grup olduklarını hemen de belli ettirmek istiyor Tracklisti hazırlayanlar.. e malum bir koleksiyon albümü bu ele aldığım albüm.
4. kayıt ile devam ediyoruz.. Bir önceki "Potential Silence" benzeri olan bu kayıtta bir diğer favorim. İsmi ise "Turtle". Beşinci kayıt için seçtikleri "Africa", isminden de anlaşılacağı üzere bir gönderme.. bir selam ediş.. bir saygı duruşu. Kabile tadındaki vokalleri ve yerel tadlı enstruman introsuyla "Artery" yine ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi olarak özellikle klavye kullanımıylada alttan alta bizi tetikliyor. Müzikhal stilli klavye tadıyla "Being There" yine "Post Punk" etiketinin altında ne kadar da zengin olduklarını resmediyor..
İlerleyen dadikalarda karşımıza çıkan favori kayıtlarımdan "Perhaps" ise "Indie Pop" ve "Synth Pop" alemine göz kırpıyor ki hemen ardında koşan "The Butcher's Shop"ta aynı alemi selam ediyor bir nevi.. Yine bir kabare görevi gören 11. kayıt "One Afternoon In A Hot Air Baloon" sonrasında tekrardan kabilevari bir havaya bürünüyor albümün gidişatı ve "The Slide" olduğunu farkediyoruz bu şarkının isminin.
"Ian Curtis" gırtlaklı ve "Joy Division" tadlı klavye tonunun üstündeyken kısa kısada olsa beni 80'lerde çıkan yerli Dram filmlerinin fon müzikleri konuk ediyor.. Bayılıyorum bu anlara! Hala içimde büyükçe dahada yer edinen 80 yapımı yerli Dram film müziklerini taşıyorum.. Keşke hepsinin kim yaptığını bulabilsem, kayıtlara ulaşabilsem, dinlesem.. dinlesem.. hiç susmasa kulağımda dönen ve beynimin işgal etmesini rızaladığım bu sesler.. Düşünüyorumda ara ara araştırdım ve bulmakta büyük güçlük çektiğimi bu müzikleri.. net aleminde, ona, buna sorarken kendimi bulduğumu hatırlayıp.. yine elimin TRT 2'nin gündüz kuşaklı "Nuri Bilge Ceylan" stili kasvet kokan görüntülü filmlerine uzandığımı.. Ve onlarca söylenicek şey varken bu konuya bahsettiğim şarkının isminin "Louise" olduğunuda söylemek ve dikkat etmenizi önericeğimi bildiğimin farkındalığında olup buraya yazarken buluyorum..
Albüm geneli ilk defa üflemeli enstrumanları duyduğum ve az önce bir yukarıda bahsettiğim Dram öğelerinin kullanıldığı Klavye tonajlarını tekrardan duymak beni dahada koltuğun ve müziğin içine gömülmemi istermişcesine sürüyor ve salıyorum kendimi.. Herşeye ve herkese.. "The Alabama Song" bunun ismi. Ve albümün son kalan 3 şarkısından sıradaki olan "A Song For Lena" ile az önceki sözünü tutuyor ve bozmuyor ruh halinizi.. Klasik gitarın enfes kullanıldığı bu kayıtta ağlak "Post Punk" temalı ses tellerini duyabiliyor ve öne çıkmak istemiyormuşcasına bir kayıt dinlediğimizide farkettiriyor bizlere..
Albümün açılış kaydı olan "Into The Garden"ı duyuyoruz sondan bir önce olarak ama nedense anlam veremediğim ve bilgimin olmadığı bir durumla karşılıyorum. Bu şarkı "Into The Garden"ın bir farklı versiyonu hatta az gitarlı ve bazı yerlerde de Piano tadlı hali diyebiliriz.. Ama bu farklı hali için verdikleri ismin ise "The Death Of Peter X" olduğunu görüyoruz. İlginç. Şarkı elbette ki çok hoş. Son şarkı için seçilen kayıtta akustik gitar introlu ve devamlı olucak bu durumun albümün 2. kaydı olan "Afterwards"ün Remix hali seçildiğini görüp albümün bittiğini de görüyoruz şarkı bitiminde..
Bu denli detay sonrasında benden çıkıcak tek kelimelik durum ise benim için kült bir albüm olduğudur.. İlk etapta o denli çarpma etkisi yapmıycak olsada bazılarımızı tekrarları yönetmemiz lazım olduğunu basa basa ekliyorum..
"Post Punk".. Özgüvenimi yerine getiren, bana dayanma gücünü sağlayan, hayata devam ettirmemi itekleyen yegane başlıca unsur. Herkese iyi keşif ve onlarca kapı açılımları sağlaması dileğiyle.. devamlılıklar..
Artery - Into The Garden: An Artery Collection (2006)
1. Into The Garden (4:54)
2. Afterwards (Original 7" Version) (3:49)
3. Potential Silence (3:17)
4. Turtle (2:48)
5. Africa (4:06)
6. Being There (3:29)
7. Unbalanced (2:45)
8. The Clown (3:53)
9. Perhaps (2:42)
10. The Butcher's Shop (2:39)
11. One Afternoon In A Hot Air Balloon (4:06)
12. It's Good To Be Alone (4:45)
13. The Slide (Unreleased Version) (3:55)
14. Louise (3:42)
15. The Alabama Song (4:35) Written-By - Bertolt Brecht
16. A Song For Lena (2:36)
17. The Death Of Peter X (6:45)
18. Afterwards (Remix) (3:43)
1. Into The Garden (4:54)
2. Afterwards (Original 7" Version) (3:49)
3. Potential Silence (3:17)
4. Turtle (2:48)
5. Africa (4:06)
6. Being There (3:29)
7. Unbalanced (2:45)
8. The Clown (3:53)
9. Perhaps (2:42)
10. The Butcher's Shop (2:39)
11. One Afternoon In A Hot Air Balloon (4:06)
12. It's Good To Be Alone (4:45)
13. The Slide (Unreleased Version) (3:55)
14. Louise (3:42)
15. The Alabama Song (4:35) Written-By - Bertolt Brecht
16. A Song For Lena (2:36)
17. The Death Of Peter X (6:45)
18. Afterwards (Remix) (3:43)
Part 1
Part 2
2 yorum:
Güzel yazılarla döneceğini biliyordum.Dönüşer bazen zordur bazen güzel. Seninki güzel olmuş.
Teşekkür ederim.. Biraz zorladık belkide..
Yorum Gönder